ERDOĞAN AKSU; HAYAL TACİRLİĞİ VE POLİTİKA...
Herkes az biraz hayal taciridir. Zaten hayal tacirliği insanlık tarihinin en eski mesleklerindendir. Bütün mesele hayal tacirliğini de layığıyla yapmaktır. Çoğunlukla yüze göze bulaştırılır. Hayal tacirliğinin en temkinsiz icracıları da politikacılardır...
Politikada kazananı bilinen tarih sürecinde daima ticaret belirler. Binlerce yıldır değişmez kural budur. Bu nedenle politikacılar değme tacir gibi hayal satarlar.
Politikacılardan en albenili hayali satan veya en absürd hayale alıcı bulabilenleri tüm yarışları kazanır. Salt o yüzden politikada insanların beklentilerini öngörmek ve taleplerine yön vermek şarttır denir.
Denir ama uygulanmaz. Çünkü yerelden genele tüm politikacılar hayal tacirliğine soyunarak mevki ve makam sahibi olurlar. Gerçekleri yansıtarak değil.
Genellikle de adı ve namına politika yapılanların hayalleri bir güzel süslenir. Umutları ise süpürülür. Ve olmadık suistimaller başlar.
Her yeni başlangıçta öyle veya böyle çoğunluk ikna edilerek maddi manevi değerler tamamen el değiştirir. Üretilen, taşınır taşınmaz ne varsa kaşla göz arası özel veya tüzel kişiliklere geçer. Ansızdan azınlığın zenginliği doğar. Gelişen azgınlık ise yeni hayalleri besler.
Ve hayal bile edilemez besleme düzeninde geniş yığınların hayalleri yarım kalır. Tepe yapanlar herkes için hayal kurmayı iş edinir. Ancak iş zamanla sarpa sarar. Ve düz yolda tökezlenir...
Aslında bu bir kurgu kusurudur. Çünkü insanoğlu hayal kurdukça yaşar, kuramadığında ise nice zorluklar yaşar. Yine de sonunun nasıl olacağına bakmaksızın iyi veya kötü herkes hayal dünyasını yaşar. Böylece en sona dek ayakta kalmak güncellenir.
İşin gerçeği hayal kurmak hiç de kötü değildir. Kötü olan erk sarhoşluğundan hayallerin gerçeklikle bağdaşmaz uçukluğudur. Ölçüsüzlüğüdür...
Neden? Çünkü insanoğlu bencildir. Hırslıdır. Açgözlüdür. Zorbadır. Tutulası öğütleri de tutmaz. İşte hayal dünyasını bozan işte bu doymazlıktır.
Bir kere bozukluk baş gösterince de hayallerden anında vazgeçilir. Veya hayaller hiç nedensiz bir kez daha satılır. Bundan sonrasında hayaller gerçek diye pazarlanır. Ve açıkça açıktan hayal ticareti başlar.
Böylelikle iflah olmaz biçimde, resmen hayal tacirliğine soyunan politikacıların eline düşülür...
Nedense bu tip politikacılar da aşırı sevilir, aşkla sayılır. Körce desteklenir. Çapsızca edilen büyük laflara ve lafazanlara itibar edilir. Bu lakırdı kavafı, hayal taciri politikacılarla irtibata geçmenin, irtibaka dolanmanın, aile fotoğraflarına girmenin yolları aranır.
Gerçekte yeryüzünün en kolay satılan metasıdır hayal. Diğer yandan en çok talep edilenidir. O nedenle canbar politikacılar her fırsatta hayal satarlar. Bu öylesine bir satıştır ki hep kazanmak üzerinedir. Kibir sosludur. Ama bazen tam kazanacakken kaybedilebilir de.
Ham hayaller, uçuk kaçık projeler ve şatafatlı kampanyalarla desteklenir. Yerine getirilmeyenlerin yerine yeni hayal projeler vizyona sokulur. Tehlike kampanaları çalarken lüzumsuz kampanyalarda kamu kaynaklarını çarçur eden yeni hayaller satışa çıkarılır. Yani alan razı satan azı babında politika yapıldığı sanılır.
Ayrıca banal düzeyde ilelebet yönetimde kalmayı hayal eden hayal taciri politikacılar için devamlı yeni senaryolar yazılır. Politikacılar da oynar. Ana tema milletin saf ve temiz duygularının istismarı üzerinden hayal taciri politikacıları ayyuka çıkarmaktır.
Ancak unutulan kerevetine çıkıldığı gibi vakti zamanı gelince inildiğidir...
İniş ani sıkışmayla başlar. Hayal taciri politikacılar ve taraftarları hayaller tutmayınca sıkışırlar. Aceleyle politika revizyonuna giderler. Bu da sonun başlangıcını hızlandırır.
Yüksek hayaller açmaza düşer, yeni hayal taciri politikacıların da önü açılır. Yani politik kısır döngü devam eder.
Bu devasız devamlılık ise hayal tacirliği ve politikanın temelidir...